2025 mayıs sonu başlayacak olan bu uzun geziye karavan veya araç üstü çadır ile katılabilirsiniz. Araçların arazi şartlarına uygun olması gereklidir.
Uzun gezi / keşif / macera sıkıntılarını zevke dönüştürmek ve uyum sağlamak önemlidir…. Planlamada belli noktalar vardır. Ağırlıklı olarak şehirler… Doğa, planda fazla işlenmemiştir. Büyük bölüm doğa olacaktır ve bazen zorlu şartları aşmak gerekecektir. Üç-dört ay süreli ve 30-35 bin kilometre olarak planlanmıştır.
Başlıyoruz
Gidiş güzergahı
POTİ (GÜRCİSTAN)
Poti Deniz Feneri, Karadeniz kıyısındaki en eski denizcilik tesislerinden biri. Dökme demirden yapılan deniz feneri, İngiltere’de inşa edilmiş, 1864 yılında buharlı gemi ile G ürcistan’a taşınmış ve inşa edilmiş.
POTİ ST. VIRGIN KATEDRALİ Azize Meryem Katedrali (St. Virgin Mary Cathedral), Poti’nin önde gelen anıtlarından biri ve Gürcistan’ın tek NeoBizans tarzı Ortodoks kilisesi. Gürcü yazar ve aydını Poti Belediye Başkanı Niko Nikoladze, katedralin Poti’nin her yerinden görünmesi için şehir merkezinde bir konum seçmiş ve inşasına doğrudan katkıda bulunmuş.
SOHUM
Abhazya Cumhuriyeti’nin Karadeniz kıyısında bulunan başkenti. Abhazya Özerk Cumhuriyeti’nin de başkentidir. Osmanlı dönemindeki adı Sohumkaleydi.
Sohum, liman ve tatil kenti olarak bilinirdi. Ayrıca Sohum Dranda Havalimanı hava ulaşımı için mevcuttur. Plajları, otelleri, kaplıcalarıyla ünlüydü. Tarihsel botanik bahçesi 1840’ta kurulmuştur. 1945-1954 arasında, Sovyet nükleer programlarının geliştirildiği bir fizik laboratuvarı bulunuyordu. Kışları ılık bir ılıman iklimi vardır.
GAGRA
Kafkas Dağları eteklerinde, Karadeniz’in kuzeydoğu kıyısında 5 km’lik bir alana yayılır. Gagra, yarı tropikal iklimi nedeniyle Çarlık Rusya’sı ve Sovyet dönemlerinde ünlü dinlenme ve sağlık merkezlerinden biriydi.
SOÇİ (RUSYA)
Discovery World Akvaryumu: Dev balıklar ve renkli deniz canlılarını görebileceğiniz bu akvaryumda zamanın nasıl geçtiğini anlamayacaksınız. Akvaryum hafta sonları biraz kalabalık ancak hafta içi daha sakin.
Mamedovo Kanyonu : Özellikle bahar ve yaz aylarında ziyaretçilerin buluşma noktası olan bu kanyonun çevresinde doğa içinde uzun yürüyüşler yapabilir ve yemyeşil bir doğada huzur bulabilirsiniz.
KRASNODAR
Kızıl Cadde: “Krasnanya” olarak da adlandırılan cadde, Krasnodar’da alışveriş yapmak için güzel bir yer. Caddenin çevresinde araç trafiği olmadığından dolayı rahatça dolaşabilirsiniz. Güzel Rus binaları ile çevrili olan cadde, otantik bir deneyim sunuyor. Aurora Tiyatrosu burada hemen fark edilir. Aurora’dan Alexander Nevsky Katedrali’ne yürüyerek, yol üzerinde ilginç yapılarla karşılaşabilirsiniz.Büyük Catherina Heykeli: Krasnodar’daki örnek eserlerden biridir. Catherina’ya saygı anlamında yapılan heykel, şu an yenilenmiş durumda.
ROSTOV-NA DONU
Rostov-na-Donu, bir liman kenti ve Rostov Oblastı ve Rusya’nın Güney Federal Bölgesi’nin idari merkezidir. Doğu Avrupa Platosu’nun güneydoğu kesiminde, Don Nehri üzerinde, Kuzey Kafkasya’nın kuzeyindeki Azak Denizi’nden 32 kilometre uzakta yer alır. Şehrin güneybatı banliyöleri Don Nehri deltasına bitişiktir.
Puşkin Anıtı: Rusya’nın dünyaca ünlü şairi Puşkin’in anısına yaptırılan anıt, heykeltıraş Mikhail Anikushin tarafından tasarlandı ve şehrin kuruluşunun 250. yılını kutlamak amacıyla kent merkezine yerleştirildi.
Günümüzde şehre gelen turistlerin fotoğraf molalarını süsleyen Puşkin’in Anıtı, Rostov’un simgelerinden biri haline geldi
VOLGOGRAD ( STALİNGRAD )
Volgograd, eski isimleriyle Çariçin veya Zarizyn ve Stalingrad, Rusya’daki Volgograd Oblastı’nın merkezi olan şehirdir. İdil Lenin Meydanı: Şehrin kalbinin attığı noktalardan biri olan Lenin Meydanı insanların günlük yaşamlarını geçirdikleri, kafeteNehri’nin batı yakasında kurulmuştur. Şehrin şu anki nüfusu: 1.011.417 olup, kilometrekare başına 1.900 kişi düşmektedir. Deniz seviyesinden yüksekliği 0-102 metre arasındadır.
Volga Don Kanalı: 1952 yılında yapılan kanal Volga ve Don nehirleri üzerinden kuzey buz denizini Karadenize bağlayan dev bir yapıdır. İnşa edildiği dönem de tahminin 11 milyon kişinin çalıştığı düşünülen bu kanalın üzerinde Stalin dönemine ait neo klasik tarz da inşa edilen kemer yer almaktadır.
Birbirinden farklı heykeller ile şehrin geçmişi hakkında fikir edinilen yerlerden biridir.
SARATOV
S aratov Rusya’nın Saratov Oblastı’nın yönetim merkezi olan şehir. Volga Nehri’nin kuzeyindeki en büyük liman şehirlerden biridir. Nüfusu 2010 sayımlarında göre 837,900 kişidir.
Holy Trinity Katedrali : Kent merkezinde yer alan Holy Trinity Katedrali, 17. yüzyıldan kalma şehrin en eski yapılarından biri. Renkli ve muhteşem Rus mimarisiyle dikkat çeken kilisenin, 1674 yılında ahşap malzemelerden inşa edildiği biliniyor.
1684 yılında çıkan bir yangın sonucu ağır darbeler alan kilise binasının, bu sefer taş kullanılmak üzere yapılması kararlaştırılıyor ve günümüzde herkesin ziyaretine açık olan Holy Trinity Katedrali ortaya çıkıyor.
SAMARA
Kentin ne zaman kurulduğu tam olarak bilinmiyor, ancak kuruluş tarihi resmi olarak Samara Nehri’nin kıyısında bir kalenin inşa edildiği 1586 olarak kabul ediliyor.
Kentteki yeni kale, göçebe akınlarını uzakta tutmak ve Volga ile Samara nehirleri üzerindeki hareketleri denetlemek için gerekliydi. Kentin güçlendirilmesi ayrıca, yeni verimli toprakların ele geçirilmesine de yardım edecekti.
Sovyetler Birliği döneminde Samara’nın adı değiştirildi. Kent, Sovyet devlet görevlisi ve parti üyesi Valerian Kuybışev anısına “Kuybışev” adını aldı. İlginçtir ki, Yuri Gagarin de efsanevi uzay yolculuğunu bitirir bitirmez Kuybışev’e geldi. Gagarin, kentten yolculuğunu başarıyla tamamladığı konusunda telefonla rapor verdi.
Samara da o zamandan beri, füze üretimi yapılan Progress Füze Uzay Merkezi bulunuyor. Gagarin’in uzaya gittiği Vostok uzay aracının fırlatıldığı füze de bu merkezde üretilmişti.
Samara askeri ve uzay alanındaki başarılarının yanı sıra birçok ünlü Rus yazarın en sevdiği yer olması bakımından da ünlü. Lev Tolstoy, Maksim Gorki ve Gavriil Derjavin kenti ziyaret etmiş, Aleksey Tolstoy burada doğmuş ve hayatının büyük bölümünü burada geçirmişti.
ŞUPAŞKAR (ÇAVUŞİSTAN CUMHURİYETİ)
Şupaşkar veya Çeboksarı, Çuvaşistan’ın İdil Nehri’nin kıyısında yer alan başkentidir. Nüfusu 453.700’dür. Bazı kaynaklarda “Çubuksaray” adıyla da anılır
Çuvaşistan, Çuvaşya veya Çuvaş Cumhuriyeti (Çuvaşça: Чăваш Республики), Rusya’nın içinde yer alan federe cumhuriyettir. Cumhuriyetin adını aldığı Çuvaşlar, Türk halklarından biridir. Çuvaşistan, Rusya’nın orta kesiminde yer alır ve Haziran 1920’de kurulmuştur. Yüzölçümü 18.300 km²’dir. Nüfusu yaklaşık 1.350.000’dir. Başkenti Çeboksarı’dır.
Çuvaşların, 10.-16. yüzyıllarda eski Türk boylarının (İdil Bulgar’nın) karışmasından meydana geldikleri yazılmıştır. Ayrıca Çuvaşların Suvar ya da Suvaz adlı Türk adından geldiği de öne sürülmektedir. Çuvaşların % 15’i Başkurt ve Tatar bölgesindedir.
Çuvaşların yaşadığı bölge 16. yüzyılda Rusların eline geçmiş, bölgede 1920’de özerk yönetim birimi oluşmuş, Nisan 1925’te de özerk Cumhuriyet haline gelmiştir. SSCB’nin dağılmasından sonra da (1991) Çuvaşistan Özerk Cumhuriyeti adını almıştır.
Çuvaşlar Orta Volga bölgesinde, kapalı bir toplum olarak yaşarlar. Cumhuriyetin yüzölçümü 18.300 km² dir. Ülkenin üçte biri ormanlarla kaplıdır. Çuvaşistan’nın ülke nüfusu 1.500.000’dir. Nüfusun %60’ı şehirlerde yaşamaktadır.
Bu nüfusa, Rusya’ya bağlı diğer federasyon ülkelerinde yaşayan çuvaşlar da eklenirse, tüm Rusya Federasyonlarındaki Çuvaş halkının nüfusu 2.500.000 civarındadır.
Çuvaş Türkçesi ve Edebiyatı
Konuştukları lisan, diğer hiçbir Türk diline benzemiyor ama onlar Türkçe’nin en eski lehçesini konuşan tek halktır. Türklerin batıya göç sürecinde kaybettiği kelimeleri, hatta çoğul eklerini koruyorlar. Slav, Fin-Ogur kültürü etkisiyle sözcükler hayli değişmiş ama kökleri yaşatıyorlar.
KAZAN (TATARİSTAN CUMHURİYETİ)
Kazan Kremlin: Özerk bölgenin başkenti Kazan sınırları içinde bulunan yapı, Tataristan’ın baş tarihi kalesi olarak bilinmektedir. Bu kale İlk Rus Çarı Korkunç İvan’ın emriyle Kazan Hanlarının eski kaleleri üstüne inşa edilmiş olan mükemmel bir kaledir. 2000 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesine dahil edilen bu şahane kale, kompleksi içerisindeki diğer mükemmel yapılarla da göz doldurmaktadır. Kazan’ın sembolü haline gelen Kazan Kremlin, 10 ve 16. yüzyıllarda oluşturulan heybetli bir kale olup Tataristan’ın görülmesi gereken yerlerinden biridir.
Tataristan Rusya’ya bağlı özerk cumhuriyetlerden biridir. Yaklaşık 4 milyon nüfusa sahip olan Tataristan’ın yüzölçümü tam 67,836 kilometrekaredir. Özerk bölgenin başkenti aynı zamanda ticari, ekonomik, siyasi ve kültürel açıdan en önemli merkezi olan Kazan şehridir. Tataristan nüfusunun yarısına yakını başkent Kazan’da yaşamaktadır. Tataristan tarihi ve turistik açıdan Rus cumhuriyetleri içinde önemli bir mevkiye sahiptir. Bölgede birçok cami, kilise, kule gibi tarihi mekanların yanı sıra park, göl gibi dinlenme yerleri ve doğal alanlar da mevcuttur.
UFA (BAŞKURDİSTAN CUMHURİYETİ)
Ufa, Rusya Federasyonu’na bağlı Başkurdistan Cumhuriyeti’nin başkenti ve en büyük şehridir. Aynı zamanda Ufa İli’nin merkezidir. Ufa Başkurdistan merkez kuzeyinde, Ağizel ile Karaizel nehirlerinin kesiştiği noktada, Ural Dağları’nın güney kesiminin batısındaki Ufa Platosu’nu oluşturan tepelerde yer almaktadır.
Lâle-tülpan Camii : Muhteşem mimarisiyle dikkatleri üzerinde toplayan Lale-tülpan Camii, Ufa’nın en estetik yapılarından biri. Görenlerin hayran kaldığı cami, aynı zamanda cami olmanın ötesinde bir kutsal ziyaret yeri olarak gösteriliyor.
Yapımı tam 6 yıl süren caminin inşası 2005 yılında tamamlandı ve bölgenin en gösterişli dini yapısı olmaya hak kazandı.
Başkurdistan, Rusya sınırları içinde bulunan, doğal güzellikleriyle ve özellikle nehirleriyle, atlarıyla, zengin petrol rezervleriyle öne çıkan özerk bir Türk yurdudur. Son nüfus sayımına göre (2016) 4 milyon civarı bir nüfusu barındıran bölge Başkurt, Tatar ve Rus halklarından müteşekkildir. Bölgede genel olarak Başkurt Türkçesi ve Rusça konuşulmaktadır. Ancak Başkurt ve Tatarlar o kadar kaynaşmıştır ki dillerdeki birçok kelime aynıdır. Bölgenin yerli halkı Başkurt Türkleri’dir.
Başkurtlar, Rusya’ya bağlı özerk bölgelerde yaşayan Türk topluluklarından sadece birisidir. Başkurtlar, tarih boyunca bağımsızlığını ve milli benliğini korumak için savaşmıştır. Yer yer birçok kavimle mücadele etmiş olsalar da genel olarak karşılarındaki, Ruslar olmuştur. Zengin mitoloji ve destanlara sahip olan Başkurtlar bu kültürel varlıklarını bugüne kadar yaşatmışlardır. Tarihte yer etmiş birçok kahramanı da bağrından çıkarmış ve adını da bugüne taşımıştır. Bu kahramanlardan günümüze en yakını da Ahmet Zeki Velidi Togan (1890 – 1970) olmuştur. Togan, Başkurdistan topraklarında doğmuş ve sürgünlerle geçen ömründe uzun süre Türkiye’de yaşamıştır. Hayatını Başkurdistan halkının bağımsızlığına adadığı gibi tüm Türk halklarının bağımsızlığı için son nefesine kadar mücadele etmiştir. Nitekim Rus sömürgeciliğine her alanda karşı çıkmış ve Türkistan’daki (Orta Asya) Türklerin milli benliğinin uyanmasında etkili olmuş, en önemlisi Başkurdistan Özerk Cumhuriyeti’nin kurulmasında öncü olmuştur (1919). Başkurtlar, müzeye çevirdikleri evi, heykelleri, caddelere verdikleri adı, kültürel etkinlikleri ve en önemlisi fikirleriyle Togan’ı hiç unutmamışlardır.
Başkurt Türklerinin unutulmaz kahramanlarından en önemlisi de Salavat Yulayev’dir. 18. yüzyılda Ruslara karşı bağımsızlık mücadelesi vermiştir. Bugün dahi Başkurtlar tarafından sahip çıkılmakta ve başkent Ufa’da at üstünde büyük bir heykeli bulunmaktadır. Salavat Yulayev gibi Zeki Velidi Togan gibi tarihî kişilikleri ne kadar yazsam birçok yönü eksik kalacaktır. Bizimkisi aslında sadece okuyucuya sunulan bir kıvılcımdır.
ÇELYABİNSK
Modern şehrin bulunduğu yerde, bir zamanlar Chelyab adlı benzeri bir Başkır köyü barındırıyordu. Şehir bu statüyü 1787’de aldı. Uzun süre, az kişi bunu biliyordu, çünkü sessiz ve sakin idi. Bu alanlarda bir altın madeni bulunana kadar devam etti. Büyük Vatanseverlik Savaşı’nın bitiminden sonra şehir Tankograd olarak değiştirildi. Özgün adı SSCB’nin dağılmasından sonra şehre geri gönderildi. Artık çok ilginç yerler ve olanaklara sahip güzel ve çekici bir köy.
Şehrin manzaraları, her şeyden önce tarihi mimari eserler, tapınaklar ve manastırlardır; aralarında listenin ilk sırasındaki yeri Arkaim şehridir. Andronovo kültürünün bu anıtı, 1987 yılında keşfedilen, mezarlıkları ile güçlendirilmiş bir yerleşim alanı. Bugüne kadar Rusya’nın harikası biridir. Muhteşem bir yapı, Tanrının Annesi Simgesinin Kilisesi’dir. Bu binanın temeli 2001 yılında atılmış ve inşaatı 2004 yılında sona ermiştir. Tapınakta Palekh ve Minsk ustaları tarafından toplanan simgeler toplanmıştır.
OMSK
Omsk 1.25 milyona yaklaşan nüfusu ile Sibirya’nın ikinci Rusya’nın ise sekizinci büyük şehridir. Moskova’ya olan uzaklığı 2550 km’dir ve oldukça soğuk bir iklime sahiptir. Rusya’nın en fantastik ve merak uyandıran şehirlerinden biridir. Bu sebeple Rusya gezi planı yapan kişiler listelerine mutlaka bu şehri de eklemelidirler.
Omsk günlük yaşamı ile ilgili olarak söylenebilecek en doğru şey iklime ve hava şartlarına göre değişiklik gösterdiğidir. Sibirya’da yer alan bu şehir doğal olarak kış aylarında inanılmaz soğuk olabilirken yaz ayların da ise 35 – 40 dereceye kadar ısınabilmektedir. Bu sebeple kış ayların da günlük yaşam neredeyse durma noktasına gelir ve insanlar evlerinde zaman geçirmeyi tercih ederler.
Yaz ayların da ise hayat daha hareketli olur ve özellikle doğası ile ünlü olan bu şehir de insanlar piknik, gezi veya kamp gibi tabiatla iç içe olacakları aktiviteler ilgi gösterirler. Gün içinde zaman geçirmek için her türlü sosyal olanak Omsk şehrinde yer alır. İş olanaklarının fazla olmasına karşın kişi başı gelir konusunda beklentileri pek karşılamayan şehir de insanlar harcamalarına dikkat etmek zorunda kalırlar.
NOVOSİBİRSK
Novosibirsk Gezilecek Yerler İlk Adres Lenin Meydanı Novosibirsk Lenin meydanı şehrin merkezinde yer alan meydan özellikle şehir halkının boş zamanlarını değerlendirmek için akıllarına gelen ilk seçeneklerden biridir. Meydan da yer alan birbirinden özel heykeller sizi geçmişe götürürken farklı cafe ve restoranlarda rahat bir nefes alıp yorgunluk atabilmeniz için yeterli olacaktır. Ayrıca şehri gezmeye başlamak için mükemmel bir yerdir.
Novosibirsk Opera ve Tiyatro Binası Son derece görkemli ve gösterişli bir görünüme sahip olan Novosibirsk opera ve tiyatro binası şehrin merkezinde yer alır. 21.nci yüzyılın başında inşa edilen yapı halen ülkenin en önemli sanatsal faaliyetlerine ev sahipliği yaparken aynı zamanda farklı kültürel kurumların da bulunduğu dev bir komplekstir. Mimarisi ile dikkatleri çeken bu yapı Novosibirsk şehrine gittiğiniz zaman mutlaka görüp gezmeniz gereken yerlerden biridir.
Bugrinskiy Köprüsü : Ob nehri üzerine bulunan ve Novosibirsk şehrinin mimarı ve anıt sembolü olan bugrinskiy köprüsü şehrin gözkamaştırıcı yapılarının başında gelir. Toplam uzunluğu 2.098 metre olan köprünün inşaatı 2014 yılında tamamlanmıştır.
GORNO-ALTAYSK (ALTAY CUMHURİYETİ)
Gorno-Altaysk veya Dağlık Altay (; Altayca: Туулу Алтай, Tuulu Altay (manası: Dağlı Altay)) Rusya Altay Cumhuriyeti’nde bir yönetim merkezidir. Moskova’nın 3,641 km doğusunda yer almaktadır. Nüfus: 53.538 (2002 sayımı). Gornoaltaysk Altay Cumhuriyeti’nin başkenti’dir.
Bu şehir Altay Dağları eteklerinde yer alan Mayma vadisinde yer almaktadır. Rus Hristiyan misyonerler tarafından yöredeki Türk topluluklarını Hristiyanlaştırmak için merkez olarak bu şehri seçtiler. 1830 yılında Ulala, olarak biliniyordu. Sonraki yıllarda Hristiyan Ruslar buralara göç etmeye ve etnik yapıyı bozmaya başladılar. Altay Türklerini nüfusu azınlığa düşmeye başladı.
1922 yılında kurulan Oyrot Özerk Bölgesinin başkenti Ulala olmuştur. 1928 yılında bu yerleşim gelişmeye başlamış ve daha sonra 1932 yılında şehrin adı Oyrot-Tura olarak değiştirilmiştir. 1948 yılında ise Altay Türklerinin söylediği şekliyle burayı adlandırmaya başladılar. Dağlık Altay Özerk Bölgesi olarak değişmiştir.
Gorno-Altaysk’ta sanayi gelişmeye başlamıştır. Gorno-Altaysk Havalimanı adında hava limanı, tiyatrosu, Gorno-Altaysk Devlet Üniversitesi ve bir yöresel müzesi vardır. Tren istasyonu Biy’e 96 km kadar bir mesafede yer almaktadır.
Eski Türklere ait çok sayıda kurgan yani büyük mezarları Ruslar yağmalayıp zengin olmuşlardır. Altay Türklerinin kültüründe ataların mezarlarından bir şey almak günah olduğu için asırlardan beri bir küçük altın bile eksilmemişti. Türk hanına ait bir höyükte mumya bulunmuş ve günümüzde Dağlı-Altay Milli Müzesi ek binasına konulmuştur.
ABAKAN (HAKASYA CUMHURİYETİ)
Abakan, Rusya Federasyonu’na bağlı özerk bir cumhuriyet olan Hakasya’nın başkentidir. Nüfusu 163,400. Şehir alanı 112,38 kilometrekaredir.
Hakasların iki bin yılı aşan tarihleri onların bir Kırgız grubu olduğunu göstermektedir. Tanrı Dağı Kırgızlarının dünyaca ünlü büyük destanları Manas da bu tarihi olaydan bahsetmektedir. Manas Destanı’nın anlattığına göre Tanrı
Dağı Kırgızları Yenisey bölgesinden bugünkü vatanlarına Manas Han önderliğinde göç etmişlerdir. 9. yüzyıl Çin kaynakları Kırgızlardan Hakas sözcüğünün telaffuzuna yakın olarak “Heges” veya “KieKiaSe” adıyla bahsetmektedir. Sonraki yıllarda Tanrı Dağı Kırgız boylarının Müslümanlaşma ve yaşanılan bölgeler arasındaki mesafenin uzak olması nedeniyle Yenisey Kırgızlarının ayrı bir kimlik benimsemesini ve Hakas adını kabullenmeleri sonucunu doğurmuştur.
KIZIL (TUVA CUMHURİYETİ)
Tuva Güney Sibirya’da özerk bir Türk cumhuriyetidir. Tuva cumhuriyeti, adını, Türk halklarından biri olan Tuvalardan alır. Tıva Cumhuriyeti olarak da Türkiye Türkçesinde kullanımı vardır.
Yüzölçümü 170.500 kilometre karedir. Nüfusu 313.612 kişidir.
Tuva, kuzeybatısında Hakas Özerk Cumhuriyeti, batısında Altay Özerk Cumhuriyeti, güneyinde Moğolistan, doğusunda Buryat Özerk Cumhuriyeti çevrelenmiştir.
Eski devirlerde de Tuva, Toba, Tuba gibi adların Türk dilinin Küçük ünlü uyumundan dolayı halk ağzında Tıva olması gerekmektedir.
Zaten günümüz Tuva Türkleri kendilerine bu ses uyumundan dolayı Tıva derler.
Orijinal şeklinin Toba olduğu düşünülmektedir. Toba, toplum anlamına geldiği sanılır.
Yenisey akarsuyunun eski adının Toba olduğu ve Toba akarsuyu çevresindeki Türk yerleşimcilere Toba dendiği söylentisi bulunmaktadır.
Tuo-ba Türkleri içinde Hun, Dingling, Kırgız, Jujuan, Wuhuan ve doğu Siyanpileri gibi 31 topluluk bulunuyor.
İRKUTSK
Güney Sibirya’da Rus’lar yerleşmeye başladığında bölgenin denetlenmesi için karargah olarak kurulan ve zamanla Rusya, Moğolistan ve Çin ticaret yolunun zenginleşmesiyle Sibirya’nın en önemli merkezi haline gelen bir şehir İrkutsk. Zamanında sürgün şehri olarak ülkedeki suçluların sürüldüğü sürgün bölgesiydi. Ekim devrimi öncesi ünlü bolşevik lider Lenin de buraya sürgüne gönderilenler arasında. Bir çeşit açık hava hapishanesindeyken, ticaret yolunun büyümesi ve daha sonra Trans Sibirya demir yolu hattının geçmesiyle, zenginleşmiş, önemi artmış ve sürgün şehri imajından turistik, mistik bir Sibirya şehri havasına bürünmüştür.
Ticaretin ve turizmin yanında İrkutsk’un gelişiminde rol oynayan etkenlerden biri de özellikle makine üretimi ile gelişen sanayisi ve başta altın olan zengin yer altı madenleridir.
Dünyanın en uzun beşinci nehri olan Yenisey nehrinin ana kollarından biri olan ve Bakyal gölüne dökülen Angara nehrinin yanında kurulmuştur. 580 bin kişi nüfusu ile küçük bir şehir olmasına rağmen oldukça modern bir şehirdir. Angara nehri, genişliği ve üzerinde uçuşan martılarından dolayı Sibirya bozkırlarında bulunan İrkutsk’a sahil şehri havası katıyor. Nehrin şehir merkezinden geçen bölümlerine yapılan yürüyüş yollarındaki ve parklardaki genç yaşlı her çeşit insanın kalabalığı, İrkutsk’un mistik güzelliğine çok büyük bir canlılık kazandırıyor.
İrkutsk’da gezilecek yerler: İrkutsk’ta gezilecek birçok heyecan verici destinasyon bulunuyor. Kentin merkezinde ve çevre bölgelerinde yapılacak en iyi şeyler tarihî anıtlar ve doğal güzellikleri gezmenin yanı sıra eğlence etkinliklerine katılmaktır.
Şehirde Aralıkçıların hayatına dair izler bulabileceğiniz Volkonsky Müze Evi, Rus sanatına ve hayatına yakından bakmak için İrkutsk Sanat Galerisi, Taltsy Mimari ve Etnografi Müzesi ile Irkutsk Bölgesel Müzesi, tarihî Znamensky Manastırı, dinî yapılardan en gösterişlileri olan Bogoyavlensky Katedrali ve Kazan Kilisesi’nin yanı sıra 3. Aleksandr Anıtı gibi güzel yerler bulunuyor.
BAYKAL GÖLÜ
Baykal Gölü UNESCO Dünya Mirası Alanlarından biridir ve turistler için popüler bir uğrak yeridir. Her yıl, dünyanın dört bir yanından gelen 300.000’den fazla turist burayı ziyaret eder. Coğrafyayla ilgili bir internet sitesinin söylediğine göre “Günümüzde Baykal doğabilimciler için bir cennettir ve harika bir tatil mekanıdır. Muhteşem plajları, harika yürüyüş alanları, kuş gözlemleme imkânı ve tekne turlarıyla Baykal, Asya’daki en çekici tatil merkezlerinden biri haline gelmek için çok uygun bir konumdadır.
Özellikleri ve Ekosistemi: Bazıları Baykal Gölü’nü tekneyle boydan boya gezmeyi biraz ürkütücü buluyor, çünkü göz kamaştıran cam gibi berrak sular sayesinde 50 metre aşağısı görülebiliyor, bu da insana boşluktaymış hissi veriyor. Epischura adı verilen küçük kabuklular topluluğu, gölün filtresi görevini görür ve diğer birçok gölü bulanıklaştıran algler ve bakterileri süzerek dışarı atar. Çürümelerine fırsat vermeden organik atıkları yiyen çok sayıdaki tatlı su ıstakozu türü de onlara yardım eder. Su öylesine temizdir ki, yirmi yıldan az bir zaman önce laboratuvarda incelenmek üzere alınan su örneğini, içine konulduğu cam kirletti!
Ün salmış berraklığının yanı sıra, Baykal Gölü’nün suyu oksijen yönünden alışılmadık biçimde zengindir. Bazı derin göllerde belli bir derinliğe gelindiğinde oksijen tükenir, bu da sudaki yaşamın çoğunlukla nispeten sığ sularda sürmesine neden olur. Fakat Baykal Gölü’ndeki yatay ve dikey akıntılar oksijeni gölün en derinlerine kadar taşıyarak suları tamamen karıştırır. Bu yüzden gölün her yeri hayatla doludur.
Berrak soğuk sularda bir sualtı ormanı büyür. Mercan gibi dallara ayrılan yeşil süngerler bir sürü küçük su yaratığı için korunak sağlar. Sıcağı seven birçok organizma gölün sıcak su kaynaklarının etrafında kümelenir. Gölde yaşayan 2.000’den fazla su canlısının 1.500’ü sadece burada bulunur.
Baykal Gölü omul denilen bir sombalığı türüyle de ünlüdür. Kuzey Kutbuna özgü beyaz etli bu lezzetli balık, balıkçılar için çok değerlidir. Gölde yaşayan diğer canlılar alışılmamış hatta tuhaf yaratıklardır. Bir yassı solucan türü 30 santimetreden fazla bir uzunluğa ulaşır ve balık yer. Kum tanelerinin arasında yaşayan tek hücreli organizmalar bile vardır. Göl aynı zamanda Baykal’a özgü ve belki de oradaki en garip balık olan “golomyanka”yla da dikkat çeker.
Küçük golomyanka yanardöner parlaklığıyla yarı saydamdır. Gölün dibine yakın yerlerde yaşar ve yumurtlayarak değil doğurarak ürer. Vücudunun üçte biri yağdır ve A vitamini yönünden zengindir. 200 ila 450 metre derinlikteki ezici basınca dayanır ama güneş ışığına maruz kaldığında erir ve geriye sadece kemikleri ve yağı kalır. Golomyanka Baykal Gölü’nün belki de en meşhur sakini olan “nerpa” ya da Baykal Foku için çok lezzetli bir yemektir. Bu sadece tatlı suda yaşayan dünyadaki tek foktur.
Dönüş Güzergahı
ULANBATUR (MOĞOLİSTAN)
Gorkhi-Terelj National Park (Gokhi Tereli Ulusal Parkı), ülkenin en popüler doğa alanlarından biri. İş stresi ve kalabalık şehir yaşamından bunalıp, Moğolistan’ın şahane doğası ile buluşmak isteyenler seyahatleri sırasında Gorkhi-Terelj National Park’ı mutlaka ziyaret etmeli. İçinde kamp alanları ve bir Budist tapınağı da bulunan Gorkhi-Terelj National Park, yaban hayatını ve kuş türlerini gözlemek için oldukça ideal bir adres.
Moğolistan, genelde az yağış ve büyük sıcaklık değişimlerine sahiptir. Ülke de sert bir kara iklimi gözükmektedir. Kışın ise ırmak ve göllerin donduğu görülmektedir. Moğolistan gitmek için en iyi zamanlar yaz ve bahar dönemleridir.
Moğolistan, 1.564.600 kilometrelik bir yüzölçümüne sahiptir. Şuan ki Moğolistan tarihte ki dış Moğolistan’dır. İç Moğolistan ise Çin Halk Cumhuriyetindedir. 26 Kasım 1924 tarihinde kurulmuştur. 1990 yılına kadar Sovyetler Birliği’nin bir alt devleti olarak devam etmiştir. Moğolistan Halk Cumhuriyeti, dünya tarihinde kurulan ikinci komünist ülkedir. Gorbaçov Perestroykası ile 1990 yılından sonra çok partili döneme geçmiştir. İsminde bulunan Halk Cumhuriyeti kelimelerini kaldırmıştır.
Moğolistan da geleneksel yaşam şekli günümüzde de devam etmektedir. İnsanlar kanvas çadırlarda yaşarlar ve ulaşım olarak deve kullanılmaktadır. Moğolistan da ünlü Gobi Çölü ve Bayan- Ölgi Dağı bulunmaktadır.
Moğolistan’ın topraklarında sert karasal iklim görünür. Yaz ve kış mevsimleri arasında ki sıcaklık farkı oldukça fazladır. Ülke de çok az yağış olmaktadır. Kış aylarında göl ve nehirler donar. Yaz aylarında ise kum fırtınaları görülür. İklimin dolayı da bitki örtüsünde geniş çayır alanlar ve stepler fazladır. Kuzey bölgelerinde ise kozalaklı ağaçlar çok fazladır. Ülke de en çok bulunan ağaç çeşidi ise Sibirya ağacıdır. Yaygın olarak görülen hayvanlar arasında ayı, geyik, yaban domuzu, kurt ve vaşak vardır.
Ulan Batur şehri Sibirya iklimi ve yüksek rakımından dolayı dünyadaki ülkelerarasında ki en soğuk başkenttir ve ortalama sıcaklık -1 dereceleri görmektedir.
Moğolistan ortalama olarak 1600 metre rakımı ile dünyada ki en yüksek ülkedir.
Moğolistan da insan sayısını neredeyse 13 katı kadar at ve 35 katı kadar 35 koyun vardır.
Moğolistan, iki hörgüçlü devenin ve leoparın ana vatanıdır.
Dünya’nın en büyük çölü olan Gobi Çölü Moğolistan topraklarında bulunmaktadır.
Moğolistan da bulunan Takhi adında ki yabani atlar vardır. Anlamı ise ruhtur ve dünya da kalmış son vahşi at topluluklarıdır.
Moğolistan’ın geleneklerinde yer alan ulusal içecek olarak kabul edilen Airag ismi verilen fermente edilmiş kısrak sütüdür.
ALMATI(KAZAKİSTAN)
Elma’nın anavatanı olarak bilinen Almaata’nın ismi, şehirde bulunan binlerce çeşit elma ağacından geliyor. Zaten yeşil alanlarının fazlalığı ve son derece düzgün planlanmış imarı ile kalemle çizilmiş hissi uyandıran geniş sokakları şehirde ilk dikkatinizi çeken detaylar olacak. Öyle ki elinize alacağınız bir şehir haritası ile gideceğiniz oteli, evi ya da restoranı kolaylıkla bulabilirsiniz.
Orta Asya’nın en modern şehri olarak ünlenen Almaata, sokaklarındaki son derece lüks araçlar, restoranlar, mağazalar, iş kuleleri ile tahminlerinizin ötesinde bir şehir olarak karşınıza çıkacak. Şehirde benzin ve otomobil fiyatları bize göre çok düşük olduğundan yaşayanların çoğu lüks araba kullanıyor.
Kırgızistan’a sınır komşusu konumunda ve Çin’e çok yakın olan Almaata, Kazakistan’ın en büyük şehri ve eski başkenti! 1997 yılından sonra başkent unvanını Astana’ya kaptırmış olsa da halen ülkenin kültürel, finansal ve ekonomik merkezi olarak kabul ediliyor. Kazakistan’ın güney doğusunda yer alıyor. Bu sebeple ülkenin geneline göre hava sıcaklıkları biraz daha yumuşak geçiyor.
CHARYN KANYONU
Almatı’nın 193 kilometre doğusunda, Karbonifer döneminin katmanlarında, Kuluktav Dağını oluşturan Charyn Nehri akar. Charyn Kanyonu, Arizona’daki (ABD) Büyük Kanyona benziyor, ancak aslında kendine has benzersiz bir görünüme sahip. Genellikle renkli olan bu alanda birçok farklı arazi bulunur. Kanyonun dik yamaçları, sütunları ve geçitleri 300 metre yüksekliğindedir.
KARAKOL (KIRGIZİSTAN)
Karakol Vadisi.. Kırgızstan’ın en önemli ve büyük vadilerinden biri. Burada sağlı sollu çok sayıda akarsu, orman ve yüksek yerlerde buzul ve buzul gölleri vardır. Yazları Kırgız çadırlarından kalabilir, kımız içebilir, at sürüşü yapabilirsiniz.. Güzel bir nehir ile fantastik bir vadi. Tabiatın vahşiliğini hissetmek için harika bir yer.
BİŞKEK
Bir Orta Asya şehrinden ziyade Avrupa kentlerini aratmayacak güzellikte turistik bir şehir olan Bişkek muhteşem şehir planlaması, geniş bulvarları ve şehri boydan boya kaplayan parkı ile keyifli bir gezi vaat ediyor. Sovyet tarihini merak edenler içinde oldukça yerinde bir gezi noktası olan Bişkek, SSCB’den kalma heykelleri, neredeyse %30’unu oluşturan Rus nüfusu ve bol bol Rusça konuşulmasıyla kendinizi Rusya’da hissedeceğiniz bir şehir. Kırgızistan’ın başkenti şehir 1878 yılında kurulmuş ve 1926 yılında Kırgızistan’ın Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin başkenti olmuştur.
TAŞKENT (ÖZBEKİSTAN)
Orta Asya’nın en kalabalık şehri olan Taşkent sahip olduğu köklü tarihi, otantik yapısı, kültürel eserleri ve doğal güzellikleriyle her daim ilgi çekmeyi başaran bir yer.İpek Yolu’nun üzerinde konumlanan bu şehirde gezip görecek çok fazla şey bulunuyor. Devasa medreseleri, camileri ve müzeleriyle mutlaka görülmesi gereken yerlerin başında gelen Taşkent’te Sovyet Rusya’nın izlerini görebilmek mümkün.Ülke genelinde hem Rusça hem de Özbekçenin konuşuluyor olması Rus etkisinin devam ettiğinin bir göstergesi.
Orta Asya’nın nüfus bakımından en büyük kenti olan Taşkent , eski Sovyet Cumhuriyetleri içinde de Moskova , St. Petersburg ve Kiev’den sonra dördüncü büyük kenttir.
1966 yılında yaşanan yıkıcı depremin ardından kent büyük ölçüde yeniden inşaa edilmiştir.
1999 yılı rakamlarında göre şehrin nufusu 2,241,000 dir.
Geniş yolları, yeşil alanları, park – bahçeleri, düzenli yerleşimi, düzenli ve sağlam altyapısı ile kent Orta Asya şehir planlamacılığının en önemli örneklerinden biridir.
SEMERKAND
Özbekistan Cumhuriyeti‘nin üç büyük şehrinden biridir. Nufusu 362.300’dir (1999). Bu tarihi şehir 2700 yıllık geçmişe sahiptir. Özbekistan’da Semerkand idari biriminin merkezi olan şehir. Nüfusu 600.000 civarındadır. Orta Asya’nın en eski şehirlerinden biridir. M.Ö. 4. asırda Sogdiane’nin başşehriydi ve Marahanda ismiyle anılıyordu. Tarihinin ilk dönemlerinden itibaren değişik medeniyetlerin hakimiyetinde kaldı. Sırasıyla Büyük İskender, Orta Asya Türkleri, Araplar, İran Samanileri ve çeşitli Türk boylarının idaresi altında bulundu. 1220’de Harezmşah idaresi altındayken Moğol Hükümdarı Cengiz Han tarafından yıkıldı. Moğol istilasına karşı verilen mücadelelerin ardından 1365’te Timur Hanın kurduğu imparatorluğun başşehri oldu. Bibi Hanım Camii ve külliyesi gibi pekçok kıymetli eser yaptıran Timur Han şehri Orta Asya’nın en mühim ekonomik ve kültürel merkezi haline getirdi. 1500’de Özbekler tarafından fethedilen ve Buhara Hanlığına bağlanan şehir 18. asra doğru kıymetini kaybetmeye başladı. 1887’de Rus Çarlığına bağlı bir il merkezi oldu. Rus Çarlığı döneminde bir demiryolu kavşağı durumuna geldi. 1924’ten 1930’a kadar Sovyet Sosyalist Cumhuriyetinin başşehriydi. 1930’da Semerkand idari biriminin merkezi oldu.
BUHARA
Tarih boyunca yetiştirdiği ilim ve fikir adamları, sanatçı ve alimleriyle bilinen, onların ardında bıraktığı eserlerle dünyada Türk-İslam mimarisinin zirveye ulaştığı şehirlerden Buhara, ziyaretçilerini maneviyatıyla da kuşatıyor.
Zerefşan Nehri havzasında büyük bir vahada yer alan Buhara, köklü tarihinin yanı sıra sahip olduğu manevi atmosferle de ziyaretçilerini büyülüyor. Geçmişin izlerini taşıyan şehrin sokaklarında yürürken, her köşe başında İslam tarihi ve kültürüne ait kıymetli bir esere rastlamak mümkün.
Özbekistan’ın diğer birçok şehri gibi Buhara da bir dönemin Türk-İslam mimarisinin en güzel örneklerinin görülebileceği ihtişamlı camilere, yüksek minarelere, mavinin farklı tonlarının kullanıldığı kervansaraylara ve çinilerle kaplı medreselere sahip. Şehirde, asırlardır din adamlarını yetiştiren bazı medreseler ise günümüzde de bu görevini icra etmeye devam ediyor.
ASTRAHAN (RUSYA)
Astrahan şehri Rusya Federasyonu’nun güneybatısında yer alan şirin bir liman kentidir. Volga nehrinin Hazar Deniz’e döküldüğü yerde 11 adacık üzerine kurulmuştur. Astrahan Rusya’nın önemli bir balıkçılık limanıdır. Şehrin nüfusu 800 bindir. 160 milletten 13 farklı dinden insanı barındıran kozmopolit bir kenttir. Köprüler ve su kanalları bakımından oldukça zengindir. Modern binaları, antik güzelliği ile Rusya’nın en büyük eğitim ve kültür odağıdır. Nüfusun %69 unu Ruslar oluştururken, %15 i Kazaklardan %10 u ise Tatarlardan oluşmaktadır.
Astrahan köprülerle birbirine bağlı onlarca ada üzerine kurulmuş şirin bir kenttir. Üzerinde yaklaşık 40 tane köprü vardır. Şehir sakinleri bu köprülere aşıklar köprüsü adını vermiştir. Gençler köprü üzerine adlarını ve kalplerini ifade eden resimlerin bulunduğu kilitleri asarak duygularını dile getirir. Astrahan en ilginç yerlerinden birisi dar üçgen şeklinde taş kale olan Astrahan Kremlinidir. Korkunç İvan tarafından 1558 yılında yapılmıştır.
MAHAÇKALE (DAĞISTAN BAŞKENTİ)
Mahaçkale veya Mahaçkala, Dağıstan’ın başkenti. Eski adı Anji-kala, Kumukca’da İnci-kale anlamına gelmektedir. Sovyetlerin dağılması aşamasında şehre Şeyh Şamil’in hatırasına Şamilkale ismi verilmiştir. Mahaçkale yaklaşık 520.000 nüfusa sahip bir kenttir. Yüzölçümü 8.600 kilometrekaredir.
BAKÜ (AZERBAYCAN)
Hazar Denizi’nin batı kıyısına kurulu Bakü gezilecek yerler bakımından pek çok tarihi yapıyı barındırıyor. Arap, Osmanlı ve Rus egemenliğinde geçirdiği yıllar ve Zerdüştler’in bölgeye verdikleri önem, kentin kültürel miras anlamında zenginleşmesinin en büyük nedeni olarak gösteriliyor. Ayrıca petrol zengini Bakü’de bağımsızlığın ardından yapılmış, çağdaş mimari unsurlara sahip çok sayıda gezilecek ve eğlenilecek yer bulunuyor.
Yerel halk tarafından “Köhne Şehir” olarak adlandırılan İçeri Şehiry apıyı barındırdığı için gezginlerin Bakü gezilecek yerler listelerinde mutlaka yer verdikleri bir bölge.
Paleolitik dönemden itibaren yerleşim yeri olarak kullanılan bölge, 2000 yılında (Icheri Sherer), pek çok tarihi UNESCO Dünya Tarih Mirasları Listesi’ne girmesinin ardından 2003 yılında tehlike altındaki dünya miraslarından biri olarak kabul edilmiş. Eski Kent’in Arnavut kaldırımlı sokaklarında ellinin üzerinde tarihi yapı bulunuyor.
TİFLİS (GÜRCİSTAN)
Kentin ismi Gürcüce sıcak yer anlamına gelen Tbili’den geliyor. Efsaneye göre M.Ö 5. yüzyılda Kral Vahtang Gorgasal bir ava çıkmış ve aralıksız uçan bir sülünün peşine atmacasını salmış. Kısa bir süre soran sülün de atmaca da gözden kaybolunca onları aramaya çıkmışlar. İkisini de sıcak bir suyun içinde ölü olarak bulmuşlar. Kral bundan çok etkilenmiş ve kaplıca etrafındaki bütün ağaçları kestirerek burada bir şehir kurulmasını emretmiş. Böylelikle Tiflis’in temelleri atılmış.