Yenişerefiye – Nüzhetiye

İstanbul’dan 50 Yudosk’lu doğa sever iki araçla yola düştüler… İznik’te buluştuk dostlarla. Onlar sabahın köründe yola düştüler. Oysa ben onlar gelene kadar can sıkıntısı yaşayacak kadar vakte sahiptim. İznik’te yaşamanın dayanılmaz rahatlığı…

Etkinliği 27 kişi olarak başlatmıştık. Araç kapasitesine göre. Büyük otobüslerin bizim yollarımıza girebilme riskleri var. Çok kısa sürede etkinlik doldu ve yirminin üstünde yedek oluştu. Ben iki araç, 54 kişi olsun istedim. İbrahim Kamil Birlikay karşı çıksa da artırdım. İbrahim, Yönetim Kurulu üyemiz ve bu gezi için dostları toparlayıp getirmek gibi bir görevi var… Kalabalık ile başetmek zor olsa da politikamızı uygulamak zorundayım. Yudosk politikası; geniş kitleleri doğa ile buluşturmak. En doğal sporu yaparken, içlerinden doğa sporcusu olmaya gönüllü / uygun olanları eğitmek…

20190105_113002

Bir hafta önce de bu bölgede Özkan arkadaşımla ikili yürümüştük. Çok harika bir toz kar vardı. Bu hafta toz özelliğini biraz yitirmiş. İbrahim modeli halka olup, katılımcı sayısı aldık. Parkur bilgisi ve klasik öğütler verdikten sonra tek sıra yürüyüşümüz başladı. Başladığımız Yenişerifiye köyü’nün rakımını (Deniz’den yükselti) gps’den 720 m. olarak okudum. Açıklık alan, Orman yolları ve kısada olsa cangıla dalarak, 925 m. ye kadar yükseldik. Bu bölge dağlarında en yüksek nokta 950. 305 m. yükselmekle bölgenin zirvesine ulaştık diyebilirim. 305 m. yükselti için aldığımız yol 2 km…

Çıktığımız sırtı 2,5 km. boyunca koruduk. Sağ ve solda tablo gibi manzaralar var ama biz yeterince faydalanamadık. Çünkü, kar yağışı başladı. Manzara alamadık ama lapa lapa yağan kar ayrı bir zevk verdi. Solumuzda, Bilecik çevre dağları ve Yenişehir ovası, sağımızda İznik ovası, İznik gölü ve Samanlı dağları. Bu arada yağan kar altında bir öğlen atıştırmalık molamız oldu. Sırttan indiğimiz açıklıkta kar savaşı başladı. 52 kişi iki ayrı gurup oluşturarak kara olan özlemlerini giderdiler. Klasik efkar dağıtma törenimizide ihmal etmedik. Bir süre sonra yaylaya indik. Burada üç adet çeşme var ve kamp için ideal bir alan. Yaylanın adını yakın köylerden soruşturmuş ve öğrenememiştik. Kendimize göre isimlendirdik adına demiştik. Adımızı verdiğimiz yaylamızda hiç kamp atma fırsatımız olmamıştı. Kardeş doğa severler gurubu iki kez yaylamızda kamp yapmıştı…

Yaylamızın çeşmelerinden ikisini gözlemledik. Biri çok iyi akarken, diğeri donmuştu. Muhtemelen suyu kesilmiş ama yalak katman katman buz tutmuştu. Orman yolundan yaylayı terk eyleyerek inişe geçtik. Zaman zaman azalsa da kar üstünde temiz bir yürüyüşle hedefe ulaştık. İznik Belediyesi Dağ Evlerinde sucuk ekmek, köfte ekmek tüketerek, yürümekle 200 gr zayıflayan arkadaşlarımıza 300 gr yüklemek sureti ile İstanbul’a uğurladık.
Toplam 13 kilometre yol yaptık. 5 saatte tamamladık. Orta zor bir parkur oldu. Çok kalabalık olmamıza rağmen, hiç kopma yaşamadan, kaslarımızı yorduk ama zihnen dinlendik….
Şimdi sizi foto galerimize alalım. Şöyle aşağı doğru buyurunuz… (fotoğraflara tıklamak sureti ile büyütebilirsiniz)

Karagöl Yaylası – Yanık Yayla – Mancarlık ve Belpınarı

Bu bir Yudsok etkinliğidir… En sevdiğim parkur. İlk baharı ayrı, son baharı ayrı güzellik… Bu parkuru ilk 7 yıl önce, gps kayıtları ile, el yordamı yürümüştük. Bir nevi keşif yani… Arkadaşlar öylesine sevdiler ki, geçtiğimiz eylül (2018) altıncı kez yürüdük. Her seferinde ufak değişiklerle geliştirdiğimiz doğa harikası…

Katılımcı arkadaşlar 27’lik bir araçla Alifuatpaşa’ ya (Sakarya Geyve İlçesinin Mahallesi) geldiler. Ben de İznik’ten indim ve dostlarla buluştuk. Alifuatpaşa Bu yörede yapacağımız yürüyüşler öncesi ilk mola ve kahvaltı mekanımız. Beldenin adı, Atatürk’ün silah arkadaşı Ali Fuat Cebesoy’dan geliyor. Belde de Ali Fuat Paşa’nın bir de müzesi var. Sakarya nehri beldeyi ikiye bölüyor ve 2. Beyazıt tarafından, Mimar Sinan öğrencisi Mimar Abdullah’a yaptırılan tarihi bir taş köprü iki yakayı birbirine bağlıyor…

Hoş beş ve kahvaltı sonrası yola revan oluyoruz. Eski Ankara yolu aynı zamanda İpek yolunu takiben Taraklı’yı geçiyor ve sağa dönerek köy yollarından yükseliyoruz… Karagöl Yaylasında aracımızı terkediyoruz. Karagöl, oldukça geniş bir alan ve Menderesler içeriyor. Menderesler arası dans ederek (suya batmamak için) Karagöl’ün kuzeyinden ormana dalıyoruz. Patika ve Orman içlerinde hafif yükselerek Aniden bir boşluğa varıyoruz. Yanık Yayla…

20180915_122114

İstanbul’a yakın en yüksek yayla… Doğu Karadeniz misali başından bulutların eksik olmadığı yayla… Kısa bir mola ve fotoğraflamanın ardından yolumuza devam ediyoruz. Yaylanın kuzeyinden batı istikametine ormana dalıyoruz. Yüksek boylu, sağlıklı harika bir ormanda bir patika yakalıyor ve yükseliyoruz. Patikamız orman yoluna dönüşüyor ve bizi Mancarlık yaylasına getiriyor.

Mancarlık yörenin en küçük yaylası ve bizim öğlen yemeği mola sahamız.

Öğlen atıştırmalığı ve dinlenme ardından eski ve kullanılmamaktan tekrar ormanlaşmaya başlamış bir yolu takiben inişe geçiyoruz. Belpınarı ve Setçe köyleri arasında bir vadi oluşturarak akan dereyi sağımıza alarak, yemyeşil çayırlıktan Belpınarı’na ulaşıyoruz. Araç bizi burada bekliyor. Kıyafet değişimi, köy çocukları ile muhabbetin ardından dönüşe geçiyoruz. Parkur uzunluğu 17 km. Katagori : Orta zor…

Karadere İznik

Yaz aylarının vazgeçilmezi sulu sepken yürüyüşler. Girersin dereye, yürürsün dereboyu. Sıcakladıkça dalar çıkarsın… Yine bir Yudosk etkinliği…

Karadere Bursa İznik ilçesi kuzeyinde, Tacir ve Mecidiye köyleri arasında. Sansarak deresi Sarısu deresi ile birleşerek Karadere adını alır ve İznik gölüne dökülür. İstanbul ve Bursa’da yaşayan doğa severlerin klasiği Sansarak dere yürüyüşüdür. Ancak, biz Yudosk olarak Karadere’yi keşfettik ve yaz sıcaklarımızı burada serinletiyoruz.

20180909_145905

Ekip her zaman olduğu gibi İstanbul’dan toplanarak geldi. İznik’de kahvaltı ve alışveriş molasında buluştuk dostlarla. Sabahın beşbuçuğunda kalkıp yollara düşen var. Ben İznik’te yaşamanın avantajı ile onları saat on gibi karşılıyorum. İznik, Roma’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne kadar olan tarihsel süreci yaşamış, tarih kokan bir şehir. Ana yollardan uzak ve sanayileşmemiş olması İznik’i korumuş. Verimli ovası ile tarım kenti olarak kalmış…

Toparlanıp yola koyuluyoruz. Elbeyli beldesini geçiyor, Taciri solluyoruz. yükseldiğimiz yerde, inişe geçmeden araçtan iniyoruz. Meyve bahçeleri ve kirazın son demleri doğa severleri büyülenmiş gibi çekiyor. Bir hayli ganimet elde ederek Karadereye doğru inişe geçiyoruz. İnce bir patikadan kısa bir dik inişle dereye giriyoruz. Berrak bir su ve iki dik yamaç vahşi güzelliği ile bizleri sarmalıyor… Doğuya, derenin akışına ters yöne yürüyüşe geçiyoruz.

20180909_135325

Sulara dalama çıkmalar, doğal göletlerde yüzme molaları ile ilerliyoruz. Büyüleyici güzelliğe arada bir karşılaştığımız keçi sürüleri renk katıyor. Çobanları ile sohbetler de ayrı bir renk….
Derken, bir şelaleye ulaşıyoruz. Yandan çıkış mümkün olsada, kolay değil. Ben önce tırmanıyor ve aşağıya ip atıyorum. Amaç tırmanan arkadaşları emniyete almak. Bir tehlikeyi elemine emek bu kadar mı neşeye dönüşür!.. Doğa ile mücadelede değil sanki bir Lunapark’dayız.