Dört hafta önce Kıblepınar’dan doğuya ilerleyerek Müşküle kayalıklarına inmiştik. Bu kez yine Kıblepınar’dan başladık ama batıya ilerledik…
Kıblepınar, Bursa ilinin Yenişehir ilçesine bağlı bir mahalledir. Mahallenin eski adı Tepeköy’dür. Mahalleye ilk yerleşenler Osmanlı-Rus savaşı sonrası Bulgaristan’dan göçen Türkler’dir. 1970’li yıllardan sonra mahalleden şehirlere göç nedeniyle mahallenin nüfusu büyük ölçüde azalmıştır. Mahallenin iklimi, Marmara iklimi etki alanı içerisindedir. Mahallenin ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Mahallede, ilköğretim okulu yoktur fakat taşımalı eğitimden yararlanılmaktadır. Mahallenin içme suyu şebekesi ve kanalizasyon şebekesi yoktur. PTT şubesi ve PTT acentesi yoktur. Sağlık ocağıve sağlık evi yoktur. Mahalleye ulaşımı sağlayan yol asfalt olup mahallede elektrik ve sabit telefon vardır.
6-7-8 eylül 1922 de, kurtuluş savaşımızın başarıya ulaşmasıyla işgalci Yunan kuvvetleri ülkeyi terkederken, Binbaşı Muharrem bey birliği ile takiptedir. Yunan kuvvetleri pusu kurarak takip birliğini şehit ederler. Muharrem bey, yaralı olarak Selimiye köyüne iner ve orada hayatını kaybeder. Şehitliği köy içi ana yol üzerindedir. Askerleri için ise, Kıblepınarın doğusunda, dağın sırtlarında şehitlik vardır…
Kıblepınar da rakım 780 metre. 900 metrelerde bir radar var. Biz de en fazla 900 metreye kadar yükselecek ve sırtlarda yürüyeceğiz. Tatlı meyil iniş çıkışlarla, orman içi yürüyecek ve yakalayacağımız bir sel yatağından 150 metre rakıma kadar ineceğiz.
Başladığımızda sis vardı ve meteorolojik veriler yağmur geçişleri veriyordu. Sırta yükseldiğimizde sis manzaramızı engellesede, kendi gizemli güzelliği bizi kucaklamıştı. Bu parkurun yüzde altmışını 2015 de yürümüştük. Her zaman olduğu gibi bazı değişiklikler yaptım ve yolları terkederek ormana dalmalar ile çeşitlendirdim. Öğlen vakti yağmur çiselemeye başlayınca, yağmur hızlanmadan mola vermeyi uygun buldum. Ancak, yağmur hızlanmak yerine yok oldu, sis çekildi ve tatlı bir güneş bizi sarmaladı…
Sırtlarda, çeşmesi de olan bir mera var ki, kamp için çok ideal. Nitekim biz geçerken inekler meranın otlarını götürüyorlardı… Kamp eşyalarını buraya taşıma yolu bulursam ilk fırsat ilan etmeyi düşündüm.
Yolumuz ilk bahar uyanışı yeşillik ve çiçekleri ile bezensede, orman derinlikleri kuru yaprakları ile sonbaharı andırıyordu. Bir açıklık yakaladığımızda, sis yok, güneş harika ve karşıda kurban dağı manzarası… Beş dakika sessiz yatış, seyir ve doğayı dinleme yorgunluğumuzu aldı.
Sel yatağını yakalayarak sürekli inişle Sölöz’e vasıl olduk. 13 kilometre yolu 5.5 saatte yürüdük. Sizi fotoğraf galerimizi gezmeye alalım…